Sayfalar

27 Temmuz 2015 Pazartesi

Sisli Dağların Ötesinde - Karen Marie Moning




Orijinal adı: Beyond The Highland Mist
Sayfa sayısı: 400
Basım yılı: 2013


Kahramanımız Adrienne de Simone, kendini 20.yüzyıldan 16.yüzyıl İskoçya'sında  buluverir. İntikam peşindeki bir perinin oyunu içinde bulur kendini.

Erkek kahramanımız ise bir İskoç Lordu. Hani şu kiltle gezenlerden.
Bütün krallık onu Hawk diye biliyordu. Acımasız Hawk. Ama o aslında Sidheach James Lyon Douglas'tı.

Kralına hizmet eden bir soytarı peri tarafından bu acımasız adamın kucağında bulur kendini Adrienne. Hemde adam kendini evleneceği deli Janet sanıyordur! Bu baştan çıkarıcı, yakışıklı adam ona yanmayı vaat ediyordur. Ama kendi zamanında -20.yyda- bir erkek tarafından uğradığı ihanet yüzünden kendini bu güçlü adama teslim etmemeye and içer.

Ait olmadığı yüzyıla hapsolan bu cesur ve sivri dilli kadın Hawk için gerçek bir sınavdı. Aşkın sınavıydı. 

Soytarı Peri de -peri kralının soytarısı olduğu için böyle diyorum- hazırladığı bu oyunu yakından izlemek için demirci kılığında kalede yerini alır. Adrienne'i baştan çıkarmaktır amacı. Böylece Hawk karısı elinden gidiyor diye kuduracaktır.

Adrienne kendini bir anda bu yakışıklı İskoç Lordu'nun karısı olarak buluverir. Hawk ona ateşli geceler vaat etsede Adrienne kırık kalbiyle bu teklifi ısrarla reddeder. 


Hawk, Adrienne'in 20.yüzyıldan geldiğine inanmak istemez. Ondan kaçtığını düşünür. Ama karısı onu bırakıp hiçbir yere gidemezdir. Karısını kaçmaya çalışırken yakalar ve onu "körleştirmeye"(!) karar verir. 

Ruhu zaten Adrienne'e bağlanmıştır. Şimdi de bedenini bağlamak ister. 

Ve böylece ikiside birbirine aşık olur. Ama göz ardı ettikleri bir gerçek vardır. Ve bu gerçek kendini göstermekten çekinmez. 

Adrienne perilerin oyuncağı olmuştur. Soytarı Hawk'a acı çektirmek için Adrienne'i kendi zamanına göndermektedir. 

Hawk geleceğe giden karısını geri getirebilecek mi? Böyle bir ihtimal varsa bile nasıl olacaktır?

Devamını merak ediyorsanız kitaba göz atmanızı önerir, şiddetle tavsiye ederim.

********

Bu kitabı aslında ilk gördüğümde yazarı için almıştım. Ateş Serisinin yazarı olan Karen'nin akıcı ve sürükleyici dili için hiç tereddüt etmeden Sisli Dağların Ötesinde'yi almıştım. SDÖ aslında bir aşk kitabı. Ama Karen işin içine hafif bir fantastiklik katarak kitabı daha da okunası hale getirmiştir.

Şiddetle tavsiye ettiğim bu kitabı okumanızı öneririm. Beni hiç boğmayan aksine ferahlatan bir aşktı Adrienne ile Hawk'ınkisi. 

Sizde benim gibi aşkın içinde miniminnacık da olsa fantastiklik görmeyi seviyorsanız, bu kitabı kaçırmayın derim.

"Seni sebatsız ve hırçın bildim. Seni yargıladım tatlı şahin, sadakatsiz zehirli bir yılan gibi bildim. Benim karanlık endişelerim kalbime dikenli kanatlar taktı. Bundan daha fazla yanılamazdım."

"Kalbim. Sana seslenirken öylesine bir söz seçmedim, seni böyle çağırırken tüm ruhumla seçtim onu. Kalbim olmadan yaşayamam. Sen olmadan nefes alamam."



26 Temmuz 2015 Pazar

Hep Seni Bekledim- Jennifer L. Armentrout




Özgün adı: Wait For You
Sayfa sayısı: 415
Basım yılı: 2014


Öncelikle kitap DEX PLUS etiketli. Yani yetişkin içerik içermektedir. Rahatsız olanlar var ise okumamasını öneririm. 

Eveet, sanırım kitabı elimize aldığımızda dikkatimizi çeken ilk şey yazarı oluyor. Lux serisi, Melez Sözleşmeleri, Karanlık Elementler Serisi...adlı kitapların sahibi Jennifer. Ben kendisini Lux serisi ile tanımıştım. Fantastik yazan birinin aşk üzerine yazması -yazabilmesi- ve bu işi hakkıyla yapması gerçekten çok takdire şayan.

Hep Seni Bekledim, modern bir aşk kitabı. Başkahramanlarımız Avery ve Cameron -Cam-.

Avery'i psikolojik olarak çok kötü şeyler yaşamış bir kız. Lisedeki popüler çocuk Avery'e bir kadın için en ağır aşağılamayı yapmış -o meçhul kelimeyi kullanmak istemiyorum- ailesi de para teklif ederek bu durumun üstünü örtmeye çalışmış. Avery'nin ailesi de bunu kabul etmiş tabi. Kızlarına inanmamayı seçmişler. Neymiş efendim çocukla samimi fotoğraflar varmış, kim sana bunu yaptı diye inanırmış. Ertesi gün olaylar bütün okula yayılmış ve Avery sürtük diye etiketlenmiş. En yakın arkadaşları bir anda en uzağı olmuş.

Bilekliğini bileğinden hiç çıkarmayan Avery'nin ne yaptığını tahmin etmişsinizdir. İşte Avery yepyeni bir başlangıç için üniversiteyi başka bir şehirde okumaya karar verir.

Veee esas çocuğumuzda orada ortaya çıkar. Cameron. Deli dolu, neşeli, coşkulu yüzünün altında acılı bir çocuk yatıyor. Yaşadığı olayı burada yazmayacağım, yeterince spoi verdim zaten diyerekten bazı yerleri atlıyorum. 

Cam Avery'ye sürekli çıkma teklif ediyor ve her seferinde reddediliyor. Cam çok ince ruhlu birisi. Avery'e sürekli sürprizler yapıyor. Romantik ve ince ruhlu, odun olmayan ama son derece seksi olan...

Avery de tabi ki sonunda yola geliyor ve kendini Cam'e teslim ediyor. 

Avery doğal olarak yaşadıklarından sonra büyük bir güven sorunu yaşıyor. Bir de unutmadan gizli bir numara geliyor ki bundan bahsetmeyeceğim. Gizli kalsın. 

Cam, Avery ve bizi kendine bağlıyor. Anlayışlı olduğuna bakmayın bazen Avery gerçekten çok kıt olabiliyor. Cam de bazen sinirlenip çekip gidiyor tabi ki. Sonra sevgili(!) Avery hatasını anlayıp çocuğun peşinden koşuyor tabi ki.

Bir kere söylemem gerekiyor ki Avery'e çok gıcığım. Cam'in yapmadığı şey kalmadı, o hala bir çekingen bir tereddütlü falan. Tamam az şey yaşamadın. Ama yazık değil mi o çocuğa be. 

Beni en rahatsız eden şey Avery'nin kararsızlıkları oldu. Yani bence gereğinden fazla uzamıştı. Yaşadıklarını asla küçümsemiyorum. Ama sanki belli bir yerden sonra kabak tadı vermeye başladı. Çok çok süper bir kitap mıydı? Tam olarak sayılmaz. Konusu her zaman okunan aşk kitaplarına benziyordu. Güven sorunu olan kız ve tam tersi bir erkek. Ama Jennifer bu konu sıradanlığını mükemmel diliyle geri planda bırakmayı başarmış.

Sırf yazar için aldığım bu kitap, eh derecesindeydi sanki.




Meleklerin Kanı~Nalini Singh (Lonca Avcısı #1)




Orijinal adı: Angels' Blood
Sayfa sayısı: 467
Basım yılı: 2012

Sürekli online satış sitelerinde gördüğüm ama bir türlü elimin gitmediği ve şu an pişman olduğum, keşke daha önce alsaymışım dediğim mükemmel bir kitap!!!
Başkahramanımız Elena Deveraux bir Vampir Avcısı. Ayrıca çok da özel bir gücü var. Bu özel gücü yüzünden ona bir iş teklifi geliyor ki olaylar ondan sonra fena karışıyor. Birazdan ufacık da olsa değineceğim. Fazla spoiler vermek istemiyorum çünkü:D

Evet, Nalini'nin yarattığı bu dünyada melekler dünyayı yönetiyor. Her bölgenin bir başmeleği var. Ve onların altında çalışan vasıfsız melekler. Vampirleri de melekler yaratıyor zaten. Ama bazıları yoldan çıkıp efendilerine -meleklere- itaatsizlik ediyor. Burada devreye avcılar giriyor.


Orijinal kapak
İşte sevgili başkahramanımız Elena da onlardan biri. Bir gün başmelek Raphael - kendisi tam bir taş olmaktadır- ona bir iş teklifinde bulunur. Birini avlayacaktır. Ama bu biri ne vampir ne de melektir. Avlayacağı kişi bir başmelektir. 

Başmeleklerin de kendilerine özgü güçleri var. Yaşlandıkça onlarda oluşuyor. Yani anlarsınız ki bir başmeleği yakalamak hiç de kolay değil. Onlar yenilmezler. Elena da bunun farkında tabi. Ama kim Raphael'in teklifini geri çevirebilir ki? İnsanın boynunu kırıverir valla!!! O.o

Sevgili Elena bu işi tabiki kabul ediyor, binbir tereddütle. Raphael de ona bu işte yardımcı olacaktır. Hatta kişisel olarak her şeyde yardımcı olacaktır. 

Bu profesyonel ilişki -ki hiç öyle de olmamıştı. Elena her şeye rağmen Raphael'e meydan okuyup duruyordu- bir anda arzuyu da içinde barındırmaya başladı. Raphael Elena'yı arzuladı. Ama Elena biliyordu ki "Başmelekler, ölümlü oyuncaklarıyla oynarken onları fark etmeden kırabilirdi."

Ama tabiki Elena iradeli çıkmadı - iyiki de çıkmadı bizde Raphael'in romantik yüzünü gördük- . Kendini başmeleğe teslim etti. Ve güzel bir aşk ortaya çıktı.

Öncelikle belirtmeliyim ki kesinlikle vıcık vıcık aşk yoktu. Fantastik öğelerle romantizm o kadar güzel harmanlanmıştı ki şaşırıp kalmamak elde değil. Beni gerçekten çeken bir kitaptı. Raphael'in, bir başmeleğin yavaş yavaş bir ölümlüye aşık olması ve onu paylaşamaması...

Kitabın sonu özellikle çok hoşuma gitti. Tabiki burada söylemiyorum. Ama okuyunca cidden çoook hoşunuza gidecek. Elena gerçekten çok güçlü bir karakter. En çok da hoşuma giden kitapta bu oldu. Fantastik kitaplarda zayıf ve özellikle bayan zayıf karakterlerden hiç hoşlanmıyorum. 

Elena beni bu kitaba bağlayan en önemli etkenlerden biri oldu. Gerek sivri dili gerek keskin zekasıyla kitabı doldurmuştu. Tabiki kitaptaki en çok sevdiğim şey - kişi- Raphael idi. Her şeyi dolu dolu yaşayan bir başmelek olur kendisi. Öfkesini de sevgisini de bana hissettirdi.

Kitaptaki diğer karakterler de hiç atlanmamış. Hepsi çok güzel bir şekilde işlenmiş. Hiçbiri içi kof karakterler değil. Kitabın dili akıcı, sade ve anlaşılır. Son zamanlarda okuduğum iyi fantastik kitapları arasına girer. Kesinlikle girer!

Serinin diğer kitaplarını da merakla bekliyorum. 2012 senesinde çıkan bir kitabın serisinin hala çevrilememesi beni cidden üzüyor. Bir an önce devamını bekliyorum.



İnternette araştırıp serinin diğer kitaplarını bulamayan ben D&R'a gidip sistemden serinin devam kitaplarına baktırmış biri olarak bu kitabı çok beğendiğimi belirtmeliyim.